Son yıllarda dövizle kira getirisi, vizesiz serbest dolaşım ve bazı ülkelerin finansman kolaylığıyla, Türk yatırımcıların yurt dışından konut alımı hızlandı. Merkez Bankası verilerine göre, bu yılın ilk dokuz ayında Türklerin yurt dışından gayrimenkul alımları 2 milyar dolara dayanırken, son bir yıldaki alımlar 2,6 milyar doları aştı.
Özellikle beyaz yakalıların talebi son dönemde artarken, bazı Avrupa ülkelerinin yatırım yoluyla oturum programlarında değişikliğe gitmeye başladı. Portekiz’in ardından İspanya’nın da yatırım yoluyla oturum hakkı sağlayan golden visa programını sonlandırması Türk alıcıların, Avrupa’da ülke tercihlerini etkilemeye başladı.
“Portekiz’de oturum kartı sadece 1,5 yıla kadar uzuyor”
Türklerin yurt dışı yatırım tercihlerini konuştuğumuz Astons Türkiye Direktörü Yağız Yiğit, ülkelerin yeni programları, yatırım tutarları ve yatırım rotasını şöyle anlattı: “Portekiz’de 250 bin eurodan yatırım yapmak mümkün olsa da bu bir bağış niteliğinde. Fon yatırımları ise 500 bin eurodan başlıyor ve işlem süresi çoğu zaman bir yılı aşıyor. Portekiz’deki en büyük sorun, oturum kartı sürecinin 1,5 yıla kadar uzayabilmesi. İspanya’nın ise bu yıl Golden Visa programını sonlandırmasıyla birlikte, Yunanistan, AB içinde gayrimenkul yoluyla oturum elde etmek isteyen yatırımcılar için en pratik ve güvenilir seçenek haline geldi. Coğrafi yakınlık, AB üyeliği ve 29 Schengen ülkesine vizesiz erişim imkânı da bu tercihi pekiştiriyor.
Yunanistan, AB içinde en erişilebilir Golden Visa programını sunuyor. Yatırım eşiği ise yalnızca 250 bin euro ve doğrudan gayrimenkul alımına olanak tanıyor. Oturum izni mülkü koruduğunuz sürece her 5 yılda bir sınırsız kez yenileniyor. Bu, karmaşık fon yatırımlarına göre yatırımcı için çok daha şeffaf ve somut bir güvence sunuyor. Ayrıca Yunanistan, oturum kartını ortalama 6–8 ay gibi kısa bir sürede teslim edebiliyor. Yunanistan, doğrudan gayrimenkul mülkiyeti sağladığı için diğer ülkelerdeki karmaşık fon yapılarının aksine, yatırımcıya tam kontrol ve şeffaflık sunuyor.”
Avrupa ülkelerinin, yatırım yoluyla oturum ve vatandaşlık programlarının ekonomik etkilerini artırmak için yeniden yapılandırdığına işaret eden Yiğit, “Bazı ülkeler gayrimenkul yatırımıyla oturum alma koşullarını tamamen kaldırırken, bazıları da fon temelli modellere yöneliyor. Bu eğilim, genel AB politikalarının da bir yansıması” dedi. Söz konusu düzenlemeleri yakından takip ettiklerini söyleyen Yağız Yiğit, “Gayrimenkul seçeneğinin kaldırıldığı pazarlarda yatırımcıları alternatif, yasalara tam uyumlu seçeneklere yönlendiriyoruz; örneğin özel sermaye (private equity) veya gayrimenkul fonları gibi” ifadelerini kullandı.
“Başvurularda sıçrama var, itici güç orta üst gelir”
Türkiye’den yurt dışında yatırım yoluyla oturum programlarında talep konusuna da değinen Yağız Yiğit, “Başvurularda bir sıçrama olduğunu söyleyebiliriz, yüksek bir ivme yaşıyoruz. Bu artışın itici gücü varlıklarını çeşitlendirmek isteyen orta-üst
gelir grubundaki kişiler. Özellikle vizesiz seyahat özgürlüğü, çocuklarının eğitimi, sağlık sistemine erişim bu segmentteki yatırımcıların ana motivasyonu haline geldi. Avrupa’da oturum programları, hem yasal güvence hem de çocukların eğitimi ve aile refahı açısından güçlü bir alternatif oluşturuyor. Bu nedenle yatırım yoluyla oturum, artık bir lüks değil; stratejik bir aile planlaması aracı haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.
Yatırım yoluyla oturum pazarındaki en büyük risklere ve pasaport iptallerine de değinen Yağız Yiğit, şu değerlendirmelerde bulundu: “Sertifikalı danışmanlık, yatırım yoluyla oturum programlarında bir tercih değil, zorunluluktur. Piyasada mevcut durumda ‘cashback (nakit para iadesi)’ veya ‘kira gelirinin toplu peşin ödenmesi’ gibi yasa dışı vaatlerle yatırımcıları yönlendiren çok sayıda aracı bulunuyor. Biz, yatırımcılarımızın Golden Visa süreçlerini Yunanistan yasalarına uyumlu şekilde takip ediyoruz ve hukukçularımız her projenin tapu, lisans ve oturum uygunluk süreçlerini yatırımcılarımız adına denetliyor. Geçtiğimiz dönemde Türkiye’de de 451 yatırımcının pasaportunun iptal edilmesi, her ülke için yasal uyumun ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.
“Paris’te metrekare fiyatı 14.900 eurodan başlıyor”
Avrupa ülkelerindeki metrekare fiyatlarına da değinen Yağız Yiğit, söz konusu fiyatları şöyle özetledi: “Atina’da taşınmaya hazır projeler, yaklaşık metrekare başına 4 bin 500 eurodan başlıyor. Atina, fiyat-yaşam kalitesi dengesiyle hâlâ Avrupa’nın en cazip gayrimenkul piyasalarından. Paris’te ortalama metrekare fiyatı 14 bin 900 euro, Amsterdam’da 8 bin 385 euro, Lizbon’da 5 bin euro, Münih’te ise 10 bin 900 euro seviyesindeyken; Atina’da bu rakam 4 bin 500 –7 bin euro aralığında. Buna rağmen şehir, ulaşım, sağlık, eğitim ve güvenlik altyapısı açısından Avrupa ortalamasını yakalamış durumda. Atina, 300’ün üzerinde uluslararası okul, üniversite ağı, modern metro hattı ve gelişmiş sağlık hizmetlerine sahip.”
“Şişirilmiş ‘kira garantisine’ dikkat”
Yunanistan’daki gayrimenkul yatırımında, özellikle “Kira Garantisi” ve “Yatırım Getirisi (ROI)” vaatlerinin, yatırımcıların en çok sorguladığı konular arasında yer aldığının hatırlatılarak, “Yatırımcılar gerçekçi olmayan beklentilere karşı nasıl korunmalı” sorusuna Yiğit, şöyle yanıt verdi: “Bu konu yatırımcılar açısından gerçekten kritik. Sektörde zaman zaman gerçekçi olmayan ‘kira garantisi’ ya da şişirilmiş ‘yatırım getirisi’ vaatleriyle karşılaşabiliyoruz. Biz, yatırımcılarımızı bu tür risklere karşı daima bilgilendiriyoruz. Portföyümüzdeki projelerde ortalama brüt kira getirisi yüzde 4 ila yüzde 6 arasında değişiyor. Amacımız, gerçek kiralama verileri ve turizm potansiyeliyle desteklenen, uzun vadede değer kazanan projelerle güvenli bir büyüme zemini sunmak.”

